MUTLAKA OKUNMASI GEREKEN 35 MİMARLIK KİTABI




Tuba Tellioğlu Şeren / 24 Mayıs 2016

Mimarizm editörleri tarafından oluşturulan bu kitap seçkisinde, mimarlık psikolojisinden ekoeleştiriye, mimarinin gelişimi ve geleceğinden sarsıcı kentsel dönüşüm hikayelerine; mimarlık, sanat, felsefe ve kent kültürü ekseninde üretilen en yeni kavramları keşfe çıkabilir, yaz için kendinize güncel yayınlardan oluşan çok katmanlı bir okuma listesi yaratabilirsiniz. Keyifli okumalar...

Paris Berlin : Kıtanın Başkentleri - Metropol ve Mimarlık IV
"Dünya Kentleri" dersi, Bilgi-Mimarlık yüksek lisans programında yoğun biçimde işlenen modern kent ve mimarlık tarihi konularının, dünyada gündem oluşturmuş kentlerden birine odaklanarak pekiştirilmesi, modem mimarlık kültürüne ilişkin görgünün derinleştirilmesi amacı ile programa alınmış zorunlu dersler arasında bulunmaktadır. Ders, akademik takvim boyunca o yıl için seçilen şehirle ve mimarisiyle ilgili seminerlerle sürdürülmekte ve akademik yıl sonunda yapılan araştırma ve keşif hedefli gezi ile tamamlanmaktadır. Akademik yıl sonunda yapılan araştırma ve keşif amaçlı geziler VitrA'nın desteğiyle gerçekleşmektedir. Programın eğitim kadrosunu oluşturan akademisyenler ve mimarlar, yüksek-lisans öğrencileriyle birlikte seçilen şehirde VitrA'nın konuğu olarak bulunmakta ve araştırma programlarını gerçekleştirmektedirler. Bu kitabın malzemesi, 2012'de Berlin'e, 2013'te Paris'e yapılan keşif gezileri, hazırlık seminerleri ve ilişkili akademik çalışmalar üzerinden derlenmiştir. 
The Architecture School Survival Guide – Mimarlık Okulunda Hayatta Kalma
Her yıl yüzlerce mimarlık öğrencisi, stüdyo projelerini gerçekleştirirken aynı temel elemanları unutuyor ve aynı hatalara düşüyor. The Architecture School Survival Guide öğrencilerin ödevlerini hazırlarken dikkat etmeleri gereken en temel noktalar hakkında ipuçları veriyor.

İstanbul Kimin Şehri?
Bir dönemin "Başka İstanbul Yok!" sözü, öyle görünüyor ki yerini "Bu İstanbul'da kaç İstanbul var?" şaşkınlığına bıraktı. Kent büyük bir hızla genişlerken sınıf ve zenginlik, etnisite, cinsiyet ve yaşam tarzı temelinde farklılaşan kentlilerin her birinin kendi kişisel deneyimlerinden kaynaklanan farklı İstanbul'lar beliriyor. Sırrına eremeyeceğimiz duygusu veren, hem üst üste binmiş, hem içe içe geçmiş, büyük bir karmaşıklık ve çeşitlilik var karşımızda; biz onu anlamaya çalışırken de o değişmeye devam ediyor. Kitap, bu bilinçten yola çıkarak "İstanbul kimin şehri?" sorusu etrafında, farklı disiplinlere ait bir dizi makaleyi biraraya getiriyor. Kapitalistleşme sürecini kendine özgü bir ritmle yaşayıp dünya ekonomisiyle bütünleşmiş bir dünya kentinden mi söz ediyoruz? Yoksa sermayenin sonsuz bir döngüyle bir yıkım ve yapım alanına çevirdiği dev bir inşaat şantiyesinden mi? İstanbul'u turistlerin kartpostallardan gördüğü tarihi kentte mi, temalı yaşam sitelerinde mi, yoksa zayıfların, şehrin "gerillaları"nın fethettiği arka sokaklarında mı aramalıyız? İstanbul Kimin Şehri? okurunu kentin, yalnızca güçlü ve sistemli çabalarla, kurumsal etkilerle ya da pazarlama etkinlikleriyle değil, bireysel katkı ve rastlantılarla da meydana gelen ritmine kulak veren bir çerçevede, onun her gün yeniden üretilişi hakkında düşünmeye davet ediyor.

Mimarın Soluğu
İsviçreli mimar Peter Zumthor, 1990'larla birlikte gelen enformasyon ve iletişim yönelimli ikinci postmodern dalgaya en keskin direnci gösteren kültür muhaliflerinin başında geliyor. Yazılı ve sözlü siyasi bir karşı koyuş değil onunki; yaptığı işle, söz ve imge dolaşımı üzerine kurulu bu dünyanın umurunda bile olmadığını bir kez daha dışavuruyor. Üstelik de her seferinde başka bir şekilde: Bir seferinde ilkel toprak kap yapma tekniğine öykünerek, bir başkasında kayaların tektonik dizilişinden ilham alarak, ötekinde ise kereste depolarına sığınarak ya da balık sırtından esinlenerek. Bu kitapta Peter Zumthor'un dünyası, kendisine 2008'de mimarlığın Nobeli sayılan Pritzker ödülünü getiren işleri ele alınarak irdeleniyor.

100 Yapıda Mimarinin Geleceği 
Sisi yutan bina; kâğıttan fuar pavyonu; şişme konser salonu; karda ilerleyebilen araştırma laboratuvarı… Binalardan korunak ve barınak olmanın ötesinde şeyler beklediğimiz bir çağda Architizer.com kurucusu ve mimar Marc Kurshner bu kitabında, 100 önemli yapı örneğini dikkatimize sunuyor. Yedi kıtadan en yenilikçi binaları renkli fotoğraflarla sergileyen kitabın her sayfası yüksek bir özgüven, derin bir zekâ ve uzay çağı merakı yansıtıyor ve ilginç soruları da gündeme getiriyor: Bir bina nefes alabilir mi? Bir gökdelen bir günde inşa edilebilir mi? 3D yazıcıyla bir ev bastırabilir miyiz? Ayda yaşayabilir miyiz? Kurshner'e göre mimari herkesin yaşamına dokunur. Konunun uzmanı olmasa da herkes mimarinin taraftarı olmalıdır. Yeni medya araçları daha iyi binalar ve şehirler yapmamıza olanak verir.


Gerçekten Bilmeniz Gereken 50 Mimarlık Fikri 
Tüm dünyada bir milyondan fazla satan gerçekten bilmeniz gereken 50 fikir serisine ait "Gerçekten Bilmeniz Gereken 50 Mimarlık Fikri", Mısır piramitlerinden Guggenheim Müzesi'ne, baroktan günümüzün yeşil binalarına, mimarlık tarihindeki büyük fikirler, göz alıcı başarılar ve bunların ardındaki yaratıcı zihinlerle tanıştırıyor bizleri. Bir binanın ne zaman sadece bir bina, ne zaman bir sanat olduğunu kestirebilmek, çoğu zaman bakıp geçtiğimiz binaların ardında yatan birikim ve estetiğin farkına varıp bilindik sokakları bambaşka bir gözle yürümek ve mimari tercihlerimizin yüzyıllardır yaşam tercihlerimizle nasıl örtüştüğünü görmek için harika bir rehber Gerçekten Bilmeniz Gereken 50 Mimarlık Fikri.

Öğrencilerle Söyleşiler: Rem Koolhaas
Dünya mimarlığına yön veren Metropoliten Mimarlık Ofisi’nin (OMA) kurucusu olarak, 2008 yılında Time dergisi tarafından “Dünyanın En Etkili 100 İnsanı”ndan biri olarak gösterilen, Pritzker Ödüllü (2000) ünlü Hollandalı mimar Rem Koolhaas, bu kitapta Rice Üniversitesi Mimarlık Okulu’nun davetiyle öğrencilerin karşısına geçiyor. 21 Ocak 1991 tarihinde düzenlenen etkinlikte, biri ders diğeri seminer olmak üzere iki ayrı platformda söz alarak, yakın tarihli projeleri ve güncel tartışma konularından hareketle hem kendi hem de dünya mimarlığına ilişkin görüşlerini paylaşıyor. Zeebrugge Deniz Terminali (Belçika, 1989), Bibliothèque de France (Paris, 1989), ZKM Sanat ve Medya Teknolojisi Merkezi (Karlsruhe, 1989). 

İzmler: Modern Sanatı Anlamak
İzmler: Modern Sanatı Anlamak, modern sanata ilgi duyan okurlar için bir başucu kitabı olma niteliği taşıyor. Bu temel modern sanat rehberi, 19. yüzyıl sonundan günümüze, sanatı biçimlendiren belli başlı bütün akımları, gruplar, üsluplar, okullar ve sanatçılar hakkında verdiği bilgiler ışığında açıklıyor. Kitapta, İzlenimcilikten başlayarak her modern sanat akımı, kısa bir özet, başlıca sanatçıların ve anahtar sözcüklerin listesi, derinlikli bir analiz, akımı örnekleyen sanat yapıtlarından resimler içeren, izlenmesi kolay bir formatta ele alınıyor. Sanatseverler ve öğrenciler için merak uyandırıcı ve bilgi verici bir rehber olan bu kitap aynı zamanda modern ustalar Claude Monet, Pablo Picasso ve Andy Warhol’dan Damien Hirst, Jeff Koons ve Banksy gibi güncel sanat yıldızlarına kadar son 150 yılın en önemli görsel sanatçılarının tümünü belli bir bağlam içine oturtuyor.

Atipik Bir Mimarlık Pratiği Olarak DS
Peyzaj mimarlığı ve korumaya yönelik belgeleme konularında uzmanlaşan DS’nin kurucu ortakları Deniz ve Sevim Aslan’ın ağzından, mimarlığın bu iki özel alanının ele alındığı kitaptaki kişisel öyküleri aynı zamanda son otuz yılda Türkiye’deki mimarlık pratiğinin hangi evrelerden geçtiğine dair ipuçları sunuyor. Deniz ve Sevim Aslan’ı dinledikçe mimarlığın bina tasarlamaktan ibaret olmadığını kavrayacak; bağlamı ve geçmişi-bugünü-geleceğiyle ilişki içinde bakıldığında görünen çok boyutluluğunu ve zenginliğini sezmeye başlayacaksınız. Materyali tanımanın, deneyler yapmanın, yeni yöntemler keşfetmenin, kimi zaman dedektifliğe varan araştırmanın heyecanını onlarla birlikte hissedeceksiniz; elbette hüsranları, hesaplaşmaları ve hatta küskünlükleri de. Onların öyküleri benzer aşkla yaşamış/yaşayan başka aktörleri tanımanıza da yardımcı olacak. Bitkiyi, taşı toprağı aşkla seven, yaşam süreçlerini merakla izleyen; bilgisini öğrencileriyle coşkuyla paylaşan, yayımlayan, çoğaltan aktörleri...

Türkiye’de Fotoğrafa Modern ve Çağdaş Yaklaşımlar 
Özellikle fotoğraf konusunda gerçekleştirdiği önemli araştırma ve belgeleme çalışmalarının yanı sıra yine bu alandaki kitaplarıyla tanınan Engin Özendes, Cumhuriyet’in ilk yıllarından günümüze kadar çağdaş ve modern çalışmalar yapmış sanatçıları ilk kez bir kitapta bir araya getirirken onların eserleri üzerinden Türkiye’deki fotoğrafın gelişimini onar yıllık periyotlarla anlatıyor. Mağara duvarı resimlerinden bir örnek verilerek, insanlığın resmetme tutkusunun anlatılmasıyla başlayan kitapta, sanat akımları, fotoğrafın bulunuşunun hemen ardından, 1840’lardan başlatılarak ele alınıyor. Fotoğrafa yön veren bu sanat akımlarının okuyucu tarafından daha iyi anlaşılması amacıyla, dünya fotoğrafçılarından çok geniş bir yelpazede seçim yapılarak, 17 sanatçının 17 fotoğrafı önemli arşivlerden alınarak sunuluyor. Ardından, kitabın ana konusunu oluşturan, Türkiye’deki çağdaş ve modern fotoğraf alanında işler üretmiş sanatçılar tanıtılıyor; onların bu kapsamdaki eserlerinden örnekler veriliyor.

Ekoeleştiri - Ekoloji ve Çevre Üzerine Kültürel Tartışmalar
Ekoeleştiri, edebiyat çalışmaları ve çevre söylemiyle tarih, felsefe, psikoloji, sanat tarihi, siyaset bilimi gibi ilgili alanların etkileşim noktalarının izini sürüyor. Kirlilik, Pastoral, Yaban Hayat, Kıyamet, Mesken, Hayvanlar ve Dünya başlıkları altında ekoeleştirel kavramları inceleyerek bu kavramlar etrafında şekillenen "kırsal", "toprak", "ozon deliği" gibi farklı dönemlerde farklı toplumsal çıkarlara hizmet ettiği düşünülen mecazların nasıl üretildikleri ve nasıl dönüşüm geçirdiklerini araştırıyor. İnsanlarla çevre arasındaki ilişkiyi kültürel üretimin tüm alanlarında, Wordsworth ve D. H. Lawrence'dan Thoreau'nun Walden'ına, Heidegger ve Derrida'dan Werner Herzog'un Ayı Adam'ına kadar, nasıl hayal ettiğimizi ve betimlediğimizi inceleyen Garrard, insan/doğa düalizminin toplumsal çıkarımlarından ekofeminizme, küresel ısınmadan, insanın doğaya uyguladığı şiddete işaret eden Kızılderililere kadar uzanan etkileyici bir çalışma sunuyor.

Bizans'ın Yapı Ustaları
Bizans mimarisini, ağırlıklı olarak da dokuzuncu yüzyılla on beşinci yüzyıl arası Konstantinopolis bölgesinde inşa edilmiş olan kiliseleri inceleyen Robert Ousterhout, tasarım ve inşaat süreçlerinde en sık karşılaşılan sorunları tespit ediyor. Yazılı kanıtları, arkeolojik kayıtları ve özellikle de ayakta kalmış olan yapıları analiz ederek Bizans mimarisinin, bilindiğinden çok daha yaratıcı ve yenilikçi olduğu sonucuna varıyor. 

Çağdaş Sanat Müzeleri
Turizmi canlandırma, hizmet sektörünü hareketlendirme, kentlerin kenar mahallelerini ıslah etme ve düşüşe geçmiş kentleri ayağa kaldırma gibi etkileri olan çağdaş sanat müzeleri pek çok ülkede desteklenen kurumlar. J. Pedro Lorente'nin çağdaş sanat müzesi modelleri olarak nitelediği Paris'teki Musée des Artistes Vivant ve New York'taki Museum of Modern Art, 19. ve 20. yüzyıllarda sanatsal paradigmaları belirleyen kurumlar. Buralarda şekillenen sanatsal beğeni eğilimleri bazı ülkelerde taklit edilip bazılarında bütünüyle reddedilse de, müzecilik kriterlerine dönüştükleri kesin. Çağdaş Sanat Müzeleri kitabında bu kurumların tarihini iki dönem olarak ele alan J. Pedro Lorente, çeşitli yaklaşımları sunup terminoloji konusundaki soruları cevaplayarak, çağdaş sanat müzesi kavramının zaman içinde geçirdiği değişimi tarihsel-coğrafi bir perspektife yerleştiriyor ve günümüzde kültür politikalarının nasıl belirlendiğini ortaya koyuyor. J. Pedro Lorente Zaragoza Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü'nde görev yapıyor.

Mimarlık Kültür ve Şehir 
Bu kitap ICSA in Japan (Inter-Cultural Study Of Architecture in Japan) isimli yaz okulu etkinliği kapsamında edinilen bilgi ve deneyimlerin başta öğrenciler olmak üzere tüm mimarlık camiasıyla paylaşılması amacıyla hazırlanmıştır. ICSA in Japan Yaz Okulu etkinliği Bahçeşehir Üniversitesi ile Japonya'nın Mukogawa Üniversitesi'nin ortaklaşa yürüttüğü kültürlerarası bir mimari stüdyo ortamı yaratmak amaçlı uluslararası bir değişim programıdır. Bu program ICSA koordinatörleri Yrd.Doç. Dr. Murat Dündar ve Arş. Gör. Sinem Kültür yürütücülüğünde ve Japonya'nın Mukogawa Üniversitesi'nin (MWU) sağladığı burs kapsamında her yıl 8 öğrencinin katılımıyla gerçekleştirilmektedir. ICSA etkinliği ile öğrencilerin farklı bir ülkede alışılagelmiş bir çalışma ortamının dışında yepyeni bir stüdyo ortamını yerinde deneyimlemeleri hedeflenmiştir.

Sinemaskop Türkiye
Nuri Bilge Ceylan’ın lise yıllarında başladığı fotoğraf çalışmaları, üniversite sonrası bir 10 yıl kadar kesintiye uğradıysa da, İklimler filminin mekan arayışları sırasında Türkiye’yi dolaşırken tekrar alevlendi. O günden sonra sinemanın yanı sıra fotoğraf çalışmalarını da sürdürdü. Sinemaskop Türkiye kitabı, Nuri Bilge Ceylan’ın 2003 yılından beri Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde çekmiş olduğu 100 adet panoramik fotoğrafı içermektedir.

Cemal Emden Mimari Fotoğraflar
Mimari fotoğraf alanındaki çalışmalarıyla kitleleri etkileyen Cemal Emden, VitrA’nın sponsorluğunda seçkin bir esere daha imza atıyor. Çoğunlukla bir projeyi anlatan, yapıyı betimleyen ya da mimarlık kültürünü yansıtan mimari fotoğraflar; kitapta yapılardan soyutlanarak, sahip oldukları görsel niteliklere dikkat çekmek amacıyla “Mimari Fotoğraflar” kitabında buluşuyor. Uzun zamandır birlikte çalıştığı Ali Hızıroğlu, Atilla Kuzu, Aydan Volkan, Can Çinici, Cem Sorguç, Enis Öncüoğlu, Erkut Şahinbaş,  Ertuğ Uçar, Kerem Erginoğlu ve Semra Uygur’un Cemal Emden’in sanatsal yaklaşımına dair yorumlarının yer aldığı kitap; “Öncülük” kavramı kapsamında “Form Arayışı”, “Malzeme Deneyi” ve “Zaman Aşımı” başlıklı üç bölümde işleniyor. İlk bölüm, formlarıyla öncülük etmiş yapılara odaklanıyor. İkinci bölüm farklı malzeme kullanımları ve detay uygulamalarıyla öne çıkan yapılara yer veriyor. Son bölüm ise yaşanmışlığı ve mekânsal kalitesiyle bugünün mimari üretimine öncülük eden yapıların fotoğraflarını içeriyor. Her bölümün başında Hülya Ertaş’ın Emden ile yaptığı röportajlarda, Cemal Emden’in fotoğraf çekme süreci ve çalışma yolları okuyucuya sunuluyor. Türkçe ve İngilizce hazırlanan kitap 192 sayfadan oluşuyor.

Mimarlık Psikolojisine Öndeyişler 
İsviçreli ünlü sanat tarihçisi Heinrich Wölfflin'in henüz 22 yaşında bir üniversite öğrencisiyken kaleme aldığı Mimarlık Psikolojisine Öndeyişler, mimari biçimlere ilişkin algımızı konu alan bir metindir. Bu metin aynı zamanda Wölfflin'in yayınlanan ilk eseridir ve genç bir felsefe öğrencisinin kendine yönelttiği şu soruya cevap arar: "Bulunduğu-ortama-göre-iyi-bina-yapma-sanatı olan mimarlık nasıl oluyor da anlam üretebiliyor?" Genç Wölfflin'e göre bir bütün olarak organik evrene can veren biçimsel güç ile madde arasındaki karşıtlık "mimarlığın temel izleğini" oluşturur. Heinrich Wölfflin sanatsal anlatımı kavramlaştırma yolundaki ilk çabalarını bu metinde sunar bize. Felsefeye son noktasını koymuş, sanat tarihine doğru yola çıkmıştır artık

Plastik Sanatlar, Güzellik ve Doğa
Bu kitap, Alman idealizminin önemli ismi F. W. J. von Schelling'in sanat, doğa ve güzellik ilişkilerine eğildiği çalışmalarından yapılan bir seçkidir. "Plastik Sanatlar Ve Doğa Arasındaki İlişki Üzerine" başlıklı ünlü konuşması, System des Transzendentalen Idealismus başlıklı çalışmasından bir bölüm ve Jena Üniversitesi'nde verdiği derslerden biri, "Sanat Biliminin Akademik Çalışmalarla Olan İlişkisi Üzerine" alt-başlıklı "On Dördüncü Ders" biraraya getirilmiştir. Schelling'in sisteminde sanat, Mutlak'ın kendini dile getirişinin doruk noktası ya da tamamlandığı noktadır. Sanatın üretici sezgisi, felsefenin içe-yönelik sezgisinin dışa-yönelik eşdeğeridir: Nihai anlamda Güzellik ve Hakikat birdir. "Sanat, tinin ve duyguların coşku dediğimiz o en canlı anında kendini gösterir. "Yeni bir Raffaello asla gelmeyecektir; ama bir başkası, aynı bireysel üslupla sanatta en yüce noktaya ulaşacaktır."

Mimarlık Üzerine 17 Mektup
"Bu kitapta edebiyat ve siyaset, kuramsal düşünme ve tarih, sinema ve görsel sanatlar mimarlığı savunmak için çağırıldılar; bunu da parçalanma, süre, atopi, karikatür, günlük yaşamın estetikleştirilmesi, toplumsal sorumluluk, değerlerin yersizleştirilmesi ya da tarihin kalıtımı gibi çapraz kesen izlekler kullanarak yapacaklar: Bütün bunlar son zamanlarda kentin ve bölgenin yaşadığı çelişkilere dayandırılacak." 

Az Yeterlidir
Aureli'ye göre asketizm, yaygın olarak anlaşıldığı gibi yalnızca tefekküre dalınan bir hal ya da dünyadan vazgeçme değil; her şeyden önce, başka bir yaşam tarzı arayışında sosyal ve politik koşulları köklü biçimde sorgulamanın bir yöntemidir. Aureli, asketizmin radikal bir iktidar eleştirisi, bir otonomi fırsatı olarak doğmasına karşın, zaman içinde anlamının nasıl değiştiğini, kapitalizmin mantığından "sosyal" konut kavramına ve minimalist tasarımın ideolojik retoriğine kadar her şeye nasıl yayıldığını gösteriyor. Minimalist tasarımın "az çoktur" mottosu, daima azla çoğu elde etmenin peşindeki kapitalizmin kemer sıkma eğilimleriyle birlikte yeniden moda olurken, asketizm ahlaki bir zorunluluğa ve ideolojik bir auraya dönüşürken, "az yeterlidir" demek bizi statükonun dayattığından farklı bir yaşam tarzına yönlendirebilir mi? Asketizm pratiği, bir baskı aracı olmaktansa kapitalizmin öznel iktidarına direnmenin bir biçimi olabilir mi? Pier Vittorio Aureli: Project of Autonomy : Politics and Architecture Within and Against Capitalism (2000) ve Possibility of an Absolute Architecture (2011) başlıklı kitapların da aralarında bulunduğu çeşitli yayınları olan Aureli, Architecture Association (AA)'da öğretim üyeliği, Yale Üniversitesi'nde ise misafir öğretim üyeliği yapıyor. Mimarlık-kent ilişkisini irdeleyen DOGMA adlı ofisin iki kurucusundan biri.
Nevzat Sayın - Bir Yapı Kitabı
2004 yılında, YKY için hazırladığı, “Nevzat Sayın: Düşler, Düşünceler, İşler 1990-2004” kitabında Tansel Korkmaz, “kitabı bir mesleki pratik atlası olarak adlandırabiliriz” diyor ve “neden bir mesleki pratik atlası başkalarını ilgilendirsin?” sorusuyla devam ediyordu. Bir Umur kitabı yapmak üzerine düşünürken bu soru hep aklımızdaydı. Hem Tansel Korkmaz’ın sorduğu haliyle hem de bize ilişkin olarak dönüştürülmüş haliyle: Neden bir Umur Yapısı’nın nasıl yapıldığı başkalarını ilgilendirsin? “Dönüşüm/Recycling” kavramının çeşitli nedenlerle, sıkça duyulduğu bir zamanda bu tür bir dönüştürmenin bizim dışımızda da birçok kişiyi ve kurumu ilgilendirebileceğini düşündük. Recycling’in ‘upcycling’ mi, ‘down cycling’ mi olduğuna bağlı olarak da tartışıldığı bir evrede ‘geliştirerek dönüştürme’yi bir Umur Yapısı üzerinden anlatmayı önemli bulduk. İlk karar aşamasından kullanıma geçilen son aşamaya varıncaya kadar bizim için önemli olan her şeyi olabildiğince açık ve anlaşılır bir biçimde paylaşmak istedik."

Kentin Tozu - Kent Hakkı Üzerine Konuşmalar
"Kent Hakkı", "Yaşam Alanı" gibi kavramlar artan bir hızla hayatlarımızda karşılık buluyor çünkü mahalleler, ormanlar, kıyılar, kamusal mekânlar, bağlar bahçeler, tarihî binalar talan tehdidi altında. Bu tehdit sadece insanları etkilemiyor kurdu kuşu, börtü böcüyü, inşaatlar yüzünden göç yollarını değiştirmek zorunda kalan leylekleri, kısacası tüm doğayı, yaşamımızı tehlikeye sokuyor. Bu tehdit insanların hayatlarıyla oynuyor, mekânların hafızasını yok ediyor. Açık Radyo'daki Kentin Tozu programıyla Cihan Uzunçarşılı Baysal bu tehdit ve tehlikelere karşı koyanlarla birlikte kentlerin, köylerin, mahallelerin ve tüm doğanın direniş günlüğünü tutuyor. Programlardaki sohbetlerin yazıya dökülmüş hali olan bu kitapsa tahrip etmeye çalışanlara inat bir bellek oluşturmayı amaçlıyor. Söz radyoda uçarak, yazıysa bu kitapta kalarak insanlara ulaşıyor.

Port City Talks / Istanbul Antwerp
Küratörlüğünü Murat Tabanlıoğlu'nun yaptığı Port City Talks. Istanbul-Antwerp sergisini konu edinen kitap, liman ve çevresi arasındaki ilişkiye odaklanarak her iki şehirde bulunan önemli denizcilik varlıkları üzerinden, bir limanın tam olarak ne olduğunu ve bir şehir için suyun yakınında bulunmasının ne anlama geldiğini sorguluyor.

Modern Mimarlığın 100 Yıllık Gelişimi
"Bu kitap bir mimarlık kitabı olarak yazılmamıştır. Fakat mimarlığın son yüzyıldaki gelişimi ve değişimini izlemeyi amaçlamaktadır. Mimarlığın kültür ve medeniyetin zamana yansıması olarak da tanımlandığı dikkate alınırsa; bu izlemeyi daha iyi anlayabilmek için son yüzyıl içinde yer alan iki dünya savaşını gözardı etmek olanaksızdır. Birincisi 1914 - 1918 yılları, ikincisi 1939 - 1945 yılları arasında geçen savaş yılları daha çok Avrupa'da etkili olmak üzere bütün dünyada derin izler bırakmıştır. Bu arada 1928 - 1929 yılları arasında dünya büyük bir ekonomik kriz yaşamıştır. Böylece aynı yüzyıl içinde ortaya çıkan bu üç büyük parasal sıkıntılı dönem ve üretim azalması bir taraftan yapım kesimini olumsuz yönden etkilerken; diğer yönden yıkılan konutların ve diğer yapıların hızla yerine konma zorunluluğu ancak ihtiyaca cevap verecek kalitede sade yapıların ortaya çıkmasına neden olmuştur."

Mimarlık Anıları 1962 - 2012
Erdağan Elmas 1938'de Ankara'da doğdu. ilkokul, ortaokul ve liseyi Ankara'da tamamladı. 1962'de İTÜ Mimarlık Fakültesi'ni bitirdi. 1963'te Sevinç Elmas'la (mimar, İTÜ) evlendi. Çocukları Elif 1964, Can 1966, Akça ise 1969 yılında doğdular. Karaca, Argu, Doğa, ve Yamaç adında dört erkek torunu vardır. Turgut Cansever bürosunda mimar, İTÜ Mimarlık Fakültesi Şehircilik Kürsüsü'de asistan, İstanbul Belediyesi İmar ve Planlama Müdürlüğü'nde plancı, Turizm ve Tanıtma Bakanlığı'da mimar olarak çalıştıktan sonra 1968'de kendi bürosunu kurdu. 1969'dan 2005'e kadar Ertur Yener, Zafer Gülçur ile çalışmalarını sürdürdü. Bu kitap, Erdoğan Elmas'ın mimarlık yaşamına dair ilginç anıları, deneyimleri içeriyor.

İstanbul Mimarlık Rehberi
İstanbul, tüm dünyada iki kıta üzerinde gelişmiş tek metropol... Asya ve Avrupa’yı birleştiren Boğaz’ın iki yamacına yayılmış bu şehir, İslam gelenekleri, özgür bir sivil toplum ve Avrupai değer yargılarıyla harmanlanmış, bir kesişim noktasıdır. İstanbul’a yolculuğumuz bu kez İstanbul’a gelen “iki yabancı”nın gözünden yansıyor kitabın sayfalarına... Bu yolculukta, bir Alman mimar olan Hendrik Bohle ile yazar Jan Dimog’un gözüne, kalemine ve yorumlarına, başka “ünlü” mimarlar da eşlik ediyor. İki yüz esere yer verilerek hazırlanan İstanbul Mimarlık Rehberi, şehrin Roma ve Bizans imparatorlukları dönemindeki tanıklığından başlayıp, Osmanlı İmparatorluğu’ndaki sürecine, oradan da 16 milyon nüfusu olduğu tahmin edilen günümüzün mega şehrine kadar uzanan mimarlık tarihini gözler önüne seriyor. Bunu yaparken de “Birinci ve İkinci Mimarlık Akımı”, “Türk Modern Çağı” ve çağdaş yapıların yer aldığı yüz elli senelik dönem üzerinde duruluyor. Güncel imar patlaması, işgaller ve kentsel eylem alanları hakkındaki eleştirel röportaj ve analizler eşliğinde devam eden 2.600 yıllık mimarlık tarihindeki bu yolculuk, “sahne şeklinde şehir” başlığıyla son buluyor. 

Mış Gibi Site
Toplu Konut İdaresi'nin (TOKİ) kısaltmasıyla simgelenen kentsel dönüşüm programı, birkaç yıldır Türkiye'nin şehirlerini; yoksul mekânlarını değiştiriyor, dönüştürüyor. Bu kitap, böyle bir tecrübeyi, bir gecekondu mahallesinin toplu konut sitesine dönüşüm hikâyesini anlatıyor. Gerçekten, bir hayat hikâyesi bu: Bir hayatın baştan aşağı değişmesinin ve bunun getirdiği sarsıntıların hikâyesi. Bir yandan gecekondu hayatının kaybedilen değerlerine, alışkanlıklarına duyulan özlem, diğer yandan gecekondu alışkanlıklarının toplu konutlarda da sürmesi… Komşuluk tarzının değişmesi… Sosyal yardım siyasetinin etkileri… Umulan ve başlangıçta cezbeden konforun hızla yitişi ve karşılaşılan maddi zorluklar… "Kandırıldık" duygusu… "Şehirli olmanın" ve "kurallı yaşamın" "mış gibi"si… Neoliberal kentsel dönüşümün analizini, roman canlılığıyla yapan bir çalışma.

Mahremiyet ve Kamusallık
Mahremiyet ve Kamusallık, modern mimari hareketinin Adolf Loos ve Le Corbusier gibi iki önemli figürünün eserlerinden yola çıkarak, mimarinin ancak kitle iletişim araçlarıyla temasa geçtiğinde modern olduğunu ve böylece geleneksel mekân ve öznellik anlayışlarının temellerini sarstığını savunuyor. Mimarlığın kabul gören bakış açılarının temel varsayımlarını sorguluyor ve mimari eleştirinin yöntemini yeniden değerlendiriyor.
Arşivden şehre, modaya, savaşa, reklamcılığa ve müzeye kadar uzanan entelektüel bir yolculukta, mekânları deneyimleme biçimlerimizdeki değişikliklerin izlerini süren kitap, mimari söylemi çizim, model, fotoğraf, kitap, film ve reklam gibi pek çok temsil biçiminin kesişim noktası olarak gördüğü için, mimari nesneye, yani başlı başına bir temsil mekanizması olan binalara başka gözlerle bakmayı öneriyor.

Modernizmin Serüveni
Rimbaud'nun "mutlaka modern olunmalı" sloganıyla, Meschonnic'in "modernizm iyileştirilmesi gereken bir hastalıktır" saptaması arasına giren 150 yıl içinde yeryüzü kültürü, Batı'dan Doğu'ya, Kuzey'den Güney'e modernist bakışın egemenliği altında yaşadı. Enis Batur, temel bir başvuru seçkisi, bir eğitim aracı olarak tasarladığı Modernizmin Serüveni'nde, konunun farklı teorik cephelerine ışık tutan ana metinleri bir araya getirdi. Yalnızca sanat ve edebiyatın sınırladığı bir toplam değil buradaki: Felsefeden mimariye, geniş bir yelpazede bir çağın değerlerini, taşkınlıklarını, ütopyalarını gösteren bir kaynak kitap.

Şehir Hakkı
İnsanlık tarihinde ilk kez şehirlerde yaşayanların sayısı kırsal kesimde yaşayanları katbekat geride bırakırken, şehirlerdeki mücadele ve sorunlar da dünya tarihinde görülmemiş ölçüde öne çıkmıştır. Henri Lefebvre’in Şehir Hakkı da yayımlandığı 1968’den bu yana giderek öne çıkan bir mücadelenin temel sloganına ve fikrine dönüşmüştür. Derinlikli çalışmasının bu birinci kitabında, kent adı altında oluşan yeni gerçekliğin sanayi şehrinin sonu, çeperler ve banliyöler halinde parçalanması anlamına geldiğini gösteren Lefebvre, şehir mekânının kapitalist üretimini kullanım değerinden ziyade mübadele değerinin belirlediğini, dolayısıyla sermaye ve mülk sahibi olmayan, mekânların mübadele değeri üzerinden kâr sağlayamayan sınıfların şehir üzerinde söz hakkını yitirdiğini de ortaya koyar. Düşünce tarihinde şehir algısını değiştirmiş, yeni bir bilinçlenme yaratmış öncü düşünürlerden biri olarak yerini alan Lefebvre’in bu esinleyici ve kurucu metni, şehir hakkı, kentsel yaşam hakkı, yeni bir hümanizma ve demokrasi tasarımlarının odağında yer almayı hak eden temel bir eser.

Mimarlık Düşünmek Düşlemek
Mimarlık Düşünmek Düşlemek, Sema Soygeniş’in uygulama ve akademik deneyimlerinin bir kesiti olarak, başta mimarlık eğitimine yeni başlamış veya başlamayı düşünen gençler olmak üzere “mimarlığın ne olduğunu” anlamak isteyen herkese yönelik hazırlanmış bir kitap. “Mimarlık nedir?” sorusuna yanıt arayarak başlayan Mimarlık Düşünmek Düşlemek’te, bu soruya ışık tutabilecek mekân, geometri, biçim ve düzen, estetik, ışık, hareket, işlev, malzeme, strüktür ve bağlam gibi kavramlar seçilmiş örnekler üzerinden “mimarlık”la ilişkilendirilerek tartışılıyor ve yorumlanıyor. Kitapta, kavramsal açıklamaları bir ölçüde somutlaştırabilmek ve anlatılanların düşünsel ve görsel olarak daha iyi algılanabilmesi için çeşitli coğrafyalardan seçilmiş çok sayıda fotoğrafın yanı sıra mimari tasarımın düşünceden gerçeğe dönüşme sürecindeki çizim aşamalarına da yer veriliyor.

Sınıraşımı Metinleri
Uğur Tanyeli,  “Sınıraşımı Metinleri: Osmanlı Mekanının Peşinde (15. ve 19. Yüzyıllar)” adlı kitabında Osmanlı Mimarlığı üzerine bugüne kadar yaygın biçimde ziyaret edilmemiş yaklaşımlarla üretilmiş metinleri bir araya getiriyor. Tanyeli çalışmasında, Osmanlı dünyasında mimari çevreyi oluşturan olgulara, ürünlere ve aktörlere yeni, en azından alışılmamış bakışlarla yaklaşmayı amaçlıyor. Yazar, yeni kitabında mimarlık kavrayışını, geçmişte üretilmiş hiçbir şeyin bir diğerinden daha çok veya daha az önemli olmadığı şeklinde tanımlıyor.“Bu çalışmada mimarlık kapsamında düşünülmesine en azından alışılmamış kimi konuları tartışmayı deniyorum. Burada gündeme taşınanlar, estetik kaliteleri ve tarihsel önemleri bağlamında parlatılmasına pek uğraşılmamış mimarlık ürünleri, meseleleri ve olguları. Hatta, bazıları Türkiye’de Osmanlı mimarlığının tarihini yazmaya ilişkin alışkanlıklarla çelişiyorlar. Hangi alışkanlıklarla ve nasıl çeliştiklerini her bölümün başlangıcında yer alan ve sorunu anlatan birer açıklamayla ortaya koymaya uğraştım. Kitap, her birinin ilk kesimi kuramsal açıklama, ikinci kesimiyse tarihsel sorgulama niteliğinde ikili düzenlenmiş onbeş ayrı bölümden oluşuyor.” Kitapta ele alınan konular arasında, Batılılaşma öncesinde Avrupa ile mimari ilişkiler, İstanbul’da yapı sektöründe çalışanların etnik çoğulluğu, mekanik saat kullanımının Osmanlı’daki etkileri, Osmanlı yüzer köprüleri, Türkiye’de ocak kullanımı, askeri mimarlık elkitaplarının doğuşu, Topkapı Sarayı Hazine Dairesi gibi ilginç başlıklar var.

Osman Hamdi Bey - İzlenimler 1869 - 1885
Osman Hamdi'ye ait şimdiye kadar yayımlanmamış iki özgün defterin tıpkıbasımı ve ortaya çıkan eşsiz malzemenin yorumu…  Edhem Eldem tarafından hazırlanan ve Osman Hamdi Bey'in hayatının en az bilinen dönemine ışık tutan Osman Hamdi Bey | İzlenimler, 1869-1885, iki ayrı özel koleksiyonda yer alan ve şimdiye kadar yayınlanmamış iki özgün defter, bazı belgelerin tıpkıbasımı, metnin aktarımı ve ortaya çıkan malzemenin ayrıntılı yorumundan oluşuyor. Osman Hamdi Bey'in el yazısıyla güncesi, günceye es?lik eden desenleri, gündelik hesapları ve notlarının yer aldığı kitap, sanatçının özel yaşamına açılan bir pencere. Daha çok olgunluk ve şöhret döneminden tanıdığımız Osman Hamdi Bey'in gerek kariyeri, gerek sanatı bakımından henüz arayışlar içinde olduğu bir döneminin ortaya çıkması, Osman Hamdi Bey'i daha yakından tanımak ve anlamak için eşsiz bir olanak sunuyor.

Türk Evi 
"Türk Evi", Cengiz Bektaş'ın, içinde doğup büyüdüğü, coğrafyanın birikiminden, yaşama kültüründen doğan "ev" i tanıyabilmek için Balkanlar’da, Adalar’da, tüm Anadolu’da sayısız araştırma-inceleme gezisi yaparak, fotoğraflayarak, yazıp-çizerek, çoğunu ölçüp-biçerek yaptığı ayrıntılı saptamaların okuyucuya bir sunumu. Cengiz Bektaş, ana ilkelerden kullanılan gereçlere, plan tiplerinden esnekliğe, biçemden dönemlere uzanan geniş bir bakış açısıyla “Türk evi” kavramına bakıyor.

KAYNAK
http://www.mimarizm.com/haberler/gundem/bu-yaz-mutlaka-okumaniz-gereken-35-kitap_125096

Yorumlar

Popüler Yayınlar